Sülüngür Gölü ve Çandır
İsteyenler tekneyle Kaunos`un şimdi göle dönüşen antik limanına ve Çandır köyüne çıkabilirler.Çandır köyünün iskelesinde gezi tekneleri sıralanır her zaman.İztuzu`na yanaşan yatlara hizmet verir bu tekneler.Yat müşterilerini Dalyan ve Çamur banyolarına taşırlar.İskelede kayalara oyulmuş kovuklar çarpacaktır gözünüze.Bunlar Kaunos`a yük taşımak için antik limana yanaşan gemilere fener görevi gören dev ateşlerin yakıldığı kovuklardır.Antik Kaunos`un tersanesi olan köy limanından 15 dakika yürüyerek köy meydanına ulaşılıyor.Tepelere çıktıkçada bütün Dalyan deltasını, iztuzu kumsalını, Kaunos`u kuşbakışı görmek mümkün.
Dalyanağzı plaj tesislerine ulaştıran yolun son 1 kilometresinden plaja inmeyip sola tepelere çıkan yol, Radar tepesiyle Aşı koyuna götürür.Yolun büyük bölümü asfalttır ve çam ağaçları içinden dolana kıvrıla çıkar dağın doruklarına.Çıktıkça her dönemeçte Dalyan Deltası bir başka güzel serilir ayaklar altına.Radar`a giden yol stabilizedir.Kulenin bulunduğu tepeye çıktığınızda olağanüstü bir manzarayla karşılaşacaksınız.Bir yanınızda deltası, kanlallar, kumsalı ve şehriyle tüm Dalyan, ileride Köyceğiz Gölü ve Köyceğiz, daha ötelerde Sandras dağları, batınızda sarp yamaçların denizle buluştuğu koylar, biraz ileride Sarıgerme sahili ve Babaada...Yola devam edenler, mavi yolculuk teknelerinin çok sevdiği Aşı koyuna ulaşırlar.Piknik yapmak ve gözlerden uzak denize girmek için idealdir bu koylar.
Dalyan Kargıcak ve Aşı koyu
Yalnız mı kalmak istiyorsunuz? Diğer insanlardan uzakta, doğayla baş başa denizin keyfini çıkartmak mı istiyorsunuz? Dalyan'dan çıkıp, denize açıldıktan sonra doğuya doğru 45 dakika kadar yolculuk yapılıyor. Issız ve kristal rengi denizi olan bu koya ulaşılıyor . Bir ilerisinde ise yatların yanaştığı Aşı Koyu bulunmaktadır.Aşı koyu yeni dalışa başlayanlar ve şnorkel için ideal bir plajdır. Kumsal ve gri taş rengi ile denizin mavisinin sıfırdan başladığı bir noktadır. Burası discover ve sertifikalı dalış yapılabilecek korunaklı bir plajdır. O’dan başlayıp 20 metre’ye kadar derinliği olan bu plajda barbun, karagöz, kefal ve bazen da caretta görülebilir .
Tekne ve Mehtap Turları
Dalyan yada Marmaris çıkışlı tekne turlarında; Dalaman yönünde Aşı ve Bakardi koyları, Ekincik tarafında ise Semizce koyu ziyaret edilir.Ayrıca geceleri Dalyan çıkışlı mehtap turlarıda yapılır.Ayın dolunay olduğu evrelerde.Kanallarda dolaşılır . sonra İztuzu kumsalına ve denize çıkılır.Turlar müzikli ve eğlencelidir.İsteyenler ayın ışığıyla oynaşan sularada bırakabilirler kendilerini.
Dalyan-Ekincik
Çıkış noktanız Dalyan Kaya Mezarları`na ulaşmak için kullanılan sandalların iskelesi.Bir sandalla karşıya geçin.Yol sizi Kaunos antik kentinin yanından Çandır köyüne ulaştıraca.Köylülerden işaretlenmiş yolun başlangıcının tarifini alın.
Bize doğallığı yok ediyormuş gibi gelen, hiç yol iz bilmeyen için ise büyük konfor, kolaylık olan bu işaretleri izleyerek birbirinden güzel görüntüler eşliğinde 2.5-3 saatte Ekincik Koyu`na ulaşacaksınız. Eğer sıcağa kalmazsanız hiçbir zorluğu yok.
Ekincikten Dalyan`a dönüş iskeleden kalkan teknelerle Dalyan Boğazı ve sazlıkları Dalyan yönüne katederek yapabilir, güzel turunuzu böylece tamamlayabilirsiniz.
Dalaman Çayı`nda Rafting
Dalaman Çayı son yılların en gözde rafting parkurları arasında.Farklı zorluk derecelerinde iki ayrı etabı bulunan Dalaman Çayı`nın üst etabı 3. Zorluk derecesinde ve bu etap rafting botlarıyla geçilebiliyor.Alt bölümde kalan 2. Etap ise “river-kayaking” olarak adlandırılan küçük botlarla geçiliyor ve ilk kez deneyenlere tavsiye ediliyor.1. zorluk derecesindeki bu etaba çocuklarda katılabiliyor.Baraj çalışmalarının hızla ilerlediği Dalaman Çayı`nda belki bu yıl son kez rafting yada river-kayaking yapılabilecek.Eğer ilginizi çekiyorsa acele edin.Dalaman Çayı Rafting Kayaking Alt Parkuru Demirli Köyü . Akköprü mevkiinde start alıp, yaklaşık 12 kmlik bir kurstan sonra Arpacık mevkiinde son buluyor.
Kaunos Antik Kenti
Kaunos, Köyceğiz Gölü'nü Akdeniz'e bağlayan Dalyan Çayı'nın (Calbis) sağ kıyısında, Dalyan Kasabası'nın hemen karşısındaki Çandır Köyü'nün sınırları içindedir. Döneminde bir liman kenti olan şehir, Dalyan Deltası'nın oluşması nedeniyle bugün deniz kıyısından uzaklaşmıştır.
Kent,denizden 152 m. yüksekliğindeki Akropolis ile onun güneybatısındaki, yüksekliği yaklaşık 50 m. olan Küçük Kale'nin ve bu iki yüksek tepenin kuzeybatı eteklerinin oluşturduğu, denize bir dil gibi uzanan yarımada üzerine kurulmuştur. Arkaik ve Erken Klasik Çağlar'da Kaunos, Akropolis ve Küçük Kale'nin sırtlarından geçen sur ile Agora'daki Çeşme Binası arkasında uzanan sur arasındaki çanak içinde bulunuyordu.
Stoa'nın bulunduğu bölge ise, YÖ 5.yüzyılın başlarından itibaren, özellikle dinsel mimari için kullanıma açılmış olmalıdır. Çünkü, Kent'in her iki akropolünü Sivrihisar Tepesi ve Balıklar Dağı'na bağlayan berzah üzerine, en erken Hekatomnidler Dönemi'nde yayıldığını görüyoruz. Bu dönemle birlikte Kaunos, artık daha çok teraslar üzerine inşa edilmeye başlanmıştır. Takip eden dönemlerde, önceki teraslar onarılarak kullanılmaya devam ederken, yeni ve büyük teraslar da inşa edilmiştir. Üzerinde Agora ve onun bir parçası olan Stoa'nın yer aldığı doğal düzlükler, Liman çevresi boyunca dar bir alanda uzanmaktadır.
Yazılı belgelerde ilk kez Pers savaşları sırasında (İÖ 546) adı eçen Kaunos antik kentin yeri ilk olarak 1842 yılında İngiliz Arkeolog Hoskyn tarafından belirlenmiştir. Hoskyn, Dalyan'daki harabelerde bir halk meclisi tableti bulmuş, bu tablette yazılanların çözülmesiyle buranın Kaunos olduğu ortaya çıkmıştı. Kentteki arkeolojik kazılar, Baki Öğün başkanlığındaki bir Türk ekibiyle ilk kez 1966 yılında başlatılmıştır. Baki Öğün'ün 2001 yılında vefatından sonra proje başkanlığını Cengiz Işık üstlenmiştir.
"...İonya'ya başeğdiren Harpagos, Karyalılar, Kaunoslular ve Likyalılar üzerine yürüdü..." (Herodot 1,171). Bu pasaj, İÖ 6. yüzyılın üçüncü çeyreği içindeki Pers savaşları sırasında Kaunos'un tarihi coğrafyası ve siyasi önemi hakkında bizi bilgilendirmektedir: Karya ve Likya bir çok şehirleri ve köyleri içine alan geniş bölgelerdir ve Kaunos ismi, burada bu iki önemli bölge arasında ayrı bir bölge adı olarak geçmektedir. Bu da, Kaunos'un o zamanlar kendine bağlı şehirleri ve köyleri de içine alan ve kendi adını taşıyan bir bölgenin merkezi olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Kendilerinin Grit'ten geldiklerini söyleseler de, kentin kurucuları yerli Anadolu insanıdır. Çünkü, dilleri, adet ve görenekleri yanında, kendilerine öz tanrıları ile komşularından ayrılmakta ve Anadolu'nun bir başka yerli halkı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaunos'u kuranların yerli Anadolu insanı olduğu, arkeolojik buluntularla belgelenen onun yerel isminin farklılığı ile de ortaya konulmaktadır: Kbid. İÖ 4. yüzyılın sonlarına kadar kullanımda kalan bu ismin, daha İÖ 6. yüzyılda Kaunos olarak geçmesi, kentin Hellenler tarafından kolonize edilmesinin hemen ardından, diğer Anadolu kentlerinde uyguladıkları gibi, yerli isminin değiştirilmiş olmasıyla açıklanabilir. Kent'in Hıristiyanlık Çağı'nda da uzun ve önemli bir tarihi geçmişi vardır. Geç Antik Dönem'den başlayarak Orta Çağ'ın içlerine kadar Doğu Roma ve Likya Kilisesi Eyaleti'ne bağlı kalmıştır. Kent, iki Bişof ile temsil ediliyordu: Kalkedon Konsül Belgeleri ve Epiphanieus, bir Basilieos ve bir Antipatros'tan Kaunoslular'ın bişofu olarak bahseder. Bu dönemle birlikte kent artık iki isimle anılmaktadır: Kaunos-Hagia. Gittikçe bir köy hüviyetine giren Kaunos, 13. yüzyılın üçüncü çeyreğinden itibaren bölgeye hakim olan Uçtürkler'in, 15. yüzyılın başlarından itibaren ise Menteşoğulları'nın idaresindedir.
Byblisin Gözyaşları -Kaunos'un Kuruluş Efsanesi
Apollo'nun oğlu olan Karya Kralı Miletos'un ikizleri olur. Erkeğe Kaunos, kıza ise Byblis adı verilir. ikizler, büyüdüklerinde Byblis, erkek ikizine aşık olur. Bu aşk, kardeş sevgisinin çok ötesindedir. Ancak ikizinden karşılık bulamaz. Bu yasak aşkı öğrenen kral, oğlunu ülkesinden kovar. O da kendisini sevenlerle birlikte gider ve Lidya sınırındaki, şimdiki Dalyan'ın karşısında kendi adını taşıyan kenti kurar.
Byblis'e ne olmuş? İşte orası hüzünlü. Gördüğü hakaretlere ve sevdiği kardeşinden ayrı kalmaya çok üzülen Byblis, pınarları kuruyuncaya kadar gözyaşı döker ve sonunda bir kayadan atlayarak canına kıyar. Efsaneye göre, Dalyan'da bir labirenti andıran kanallar, Byblis'in gözyaşlarından oluşmuştur.
Romalı Tarihçi ve Şair Ovidius'a göre, Kaunos'un kuruluşuyla ilgili efsane şöyledir:
Byblis Kaunos'a aşık olur. Byblis, Kaunos'a bir mektup yazarak duygularını dile getirir. Kaunos ise Byblis'in duygularını öfke ve tiksinti ile karşılar. İkizini bir daha görmek istemeyen Kaunos, kendisini sevenlerle birlikte babasının ülkesini terk eder. Kaunos'a gelerek, kendi adıyla anılan kenti kurar. Byblis ise karşılıksız kalan sevgisi yüzünden hayatına son vermek isteyerek, yüksek bir kayanın üzerinden dendisini atar. Ama Nympheler (su perileri) Byblis'e acır ve onu bir pınara dönüştürür. Byblis'in gözyaşları nehir olur çağlar durur.
İşte böyle hüzünlüdür Kaunos'un kuruluş efsanesi.
1940'lı yılların sonlarına kadar Dalyan ve çevresinin sıtma tehlikesi altında bir bölge olduğu bilinmektedir. Bu yıllarda yapılan sivrisinek mücadelesi ile burada sivrisineklerin değilse bile, sıtma hastalığının kökü kazınmıştır. Bu demektir ki, Kaunos, bütün tarihi boyunca sıtma hastalığının ıstırabını çekmiştir. Kabullenmeseler de, Kaunoslular'ın kendilerine 'hastalıklı' dedirtecek kadar 'yeşil benizli' olmalarının nedeni, bu sıtma hastalığı olmalıdır. Bu ıstırap ve kabullenemeyişi, Hellenistik Çağ'ın arp ustalarından Stratonikos'a mal edilen küçük bir öyküden öğreniyoruz: Stratonikos, Kaunos sokaklarında 'yeşil benizli' insanların yürüdüğünü gördüğünde, "insanların ömrü de yapraklarınkine denkti." diyerek düşüncelerini belirtmiştir. Kent halkı kendileriyle alay edildiğinden yakınınca, şikayeti bu defa: "...Orada, etrafta cesetler dolaşırken, bu kente hastalıklı diyerek, o denli küstah mı olmalıydım;.." diye yanıtlamıştır (Strabon XIV, 651.3.). .
Sarıgerme
Dalaman Havaalanına yakınlığı ve modern konaklama tesislerinin hizmete girmesiyle popülerleşen bir turizm merkezidir Sarıgerme.Sırtını çamlara dayamış sahilinde ince kumlarla çamların amansız mücadelesi sürmüş yüzyıllar boyu.Tarihte Psilis antik kenti kuruluymuş bu sahillerde.Kent şimdi kumların altında.Kazı çalışması yapılmadan bölgenin turizme açılmasıyla ve otellerin yapılmasıyla Psilis tarihin ve kumun derinliklerinde yaşamaya mahkum edilmiş.
Sarıgerme, Osmaniye köyünün sahilinin adı.Köy sahilden 850m içeride.Sarıgerme adı, Osmaniye`nin içinden geçen ve kumsalı bölen Sarıçay`la ilişkili.Sarıçay ormandan kesilen kerestelerin denize taşınmasında kullanılırmış.Keresteler denize kaçmasın diye de deniz bağlantısı kapatılırmış.Bu işleme “germe” denirmiş.Sarıgerme adı da böyle oluşmuş.7km uzunluğundaki kumsalı, sığ denizi ve biraz açıktaki Babaada`sıyla Sarıgerme tam bir tatil cenneti.
Kumsalın açığındaki Babaada, Marmaris Göcek arasında dolaşan teknelerin ve yatların uğrak yerlerinden biri.Adanın Sarıgermeye bakan yüzü korunaklı ve tekneler bu yüze bağlanıyor.Adanın arka yüzü ise kayalık ve dalma meraklıları için uygun.Kendinize güveniyorsanız adaya yüzebilirsiniz.Sonra tepesine çıkıp doyumsuz manzarayı seyredebilirsiniz.Sarıgerme`de uzun kumsal boyunca yürüyüş de yapabilirsiniz.Ayaklarım yanar yada acır diye düşünmeyin.Bileklerinize kadar yükselen su ve ince kum hem yürüyüşü kolaylaştırıyor hemde masaj etkisi yapıp kasları rahatlatıyor, güçlendiriyor.
Sarsala Koyu
Dalaman tren istasyonunun yapımı için kullanılan malzemelerin çoğu , Fransa`dan gemilerle gelmiş.Ve gemiler Dalaman`a 12 km uzaklıktaki korunaklı ve sakin koy olan Sarsala koyuna yanaşmışlar.Koy şimdi mavi yolculuğa çıkan tekne ve yatların uğrak yerlerinden biri.Çamlarla denizin kucaklaştığı, hiçbir yapılaşmanın olmadığı tertemiz deniz ve kumsala sahip koyun tek kusuru karayolunun kötülüğüydü.Artık her araçla rahatlıkla gidilebiliyor.Kabukarkın köyü üzerinden geçilerek gidilen orman yolu, Dalaman çayının kollarından Tersakan çayının yanından ve denize bağlantılı kükürtlü bir çok gölün çevresinden geçiyor.Son derece keyifli görüntülerin eşlik ettiği yolculuk Sarsala koyunun zirvesine ulaştığında gerçektende sarsıcı bir panoramaya dönüşüyor.